Yoga & Siyaset

    Yoga ve Siyaset
    Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış olarak ifade edilen siyaset kavramı, olumsuz çağrışımlara sebep olsa da temelinde devlet ve vatandaşlar arasındaki ideal uyumu yakalamaya yönelik bir düşünce yapısıdır. Devlet sistemiyle insanları bütünleştiren siyaset, akıl, ruh ve beden bütünleşmesini amaçlayan yoga ile birçok yönden benzerlik göstermektedir. Yoganın ilk kolu yamanın (öz denetim) basamaklarını ele almak istiyorum öncelikle. İlk basamak Ahimsa’ya (şiddetsizlik) bakıldığında Mahatma Gandi’nin pasif direnişi geliyor aklıma. Hayatını Hintlilerin insani yaşam şartlarına kavuşması ve Hindistan’ın bağımsızlığına adayan Gandhi’nin sivil itaatsizlik (Satyagraha) olarak da adlandırılan pasif direniş ilkesi şu şekilde açıklanmaktadır: “Demokratik hukuk düzeni, adaletsizlikler karşısında bireye kendini savunma ve koruma hakkını tanımıştır. Haksızlığa uğrayan birey, haksızlığın giderilmesi için yasal yolları denedikten sonra sorun çözümlenmemişse, pasif direnme olarak tanımlanan sivil itaatsizlik türü eylemlere başvurmakta; böylelikle yönetim ve kamuoyunun dikkatini çekmeye çalışmaktadır. Bu sayede haksızlığın giderilmesi noktasında devlete/yönetime baskı oluşturma gayesi güdülür.
    Birey ya da gruplar, haksızlığa uğradıklarını düşündükleri konularda tepkilerini, şiddete başvurmaksızın, ancak kanunun suç saydığı bir edimi gerçekleştirerek; üstelik eylem sonrasında öngörülen cezayı da göze alarak, gösterisel bir fikir açıklaması olan sivil itaatsizlik biçimiyle ortaya koymaktadır. Sivil itaatsizlik, özgürlüklerin korunması ve adaletin temini bağlamında etkin yöntemler sunmaktadır. İyi niyet, uzlaşma ve şiddetsizlik temelinde şekillenen sivil itaatsizlik, bu nitelikleriyle farklı bir politik felsefi akım olarak görülebilir.”

    Çevre Hukukçusu ve Yoga Düşünürü Pam Hardy, Ahimsanın Gandhi’nin felsefesinin kalbinde olduğunu söylemektedir. Siyasi tarihe bakıldığında pasif direnişe benzer birçok siyasi eylem görülmektedir. Amerika’da 1917 yılında öldürülen siyahiler için yapılan sessiz yürüyüş, Çin’de tankların önünde hareketsizce duran adam, çeşitli yürüyüş, oturma eylemleri ve boykotların ses getirdiği bilinmektedir. Bu eylemlerin ortak özelliği ise eylemcilerin şiddete maruz kalsa bile şiddet göstermemesidir. Yamanın diğer kolları Satya (gerçeği söylemek) ve Aparigraha (açgözlü olmamak), pratikte ender gördüğümüz özellikler olsa da siyasetin doğasında olması gereken özelliklerdir. Ülkemizde yerel seçim sonrası yeni belediye başkanlarının lüks makam araçlarını satıp belediye personeliyle aynı yemeği yemesi ve şeffaflık uygulaması kapsamında meclis görüşmelerini canlı yayına açması bu iki basamağa uyan eylemlerdir.

    Pratik siyasetle hiç örtüşmeyen fakat siyasette en çok var olması gereken basamak ise Asteyadır. Sana ait olmayan maddi ya da manevi hiçbir şeyi çalmamak olarak bilinen bu kural, ülkemizde ve gelişiminde geri kalmış birçok ülkede siyasi bir sorundur. Politikacılar, vergileri ya da devlete ait mülkleri şahısları yararına kullanmaktadır. Bunun yanı sıra en çok insanların hakkı çalınmaktadır. Hukuk, ahlak ve teorik siyasette yasak olan bu durum ne yazık ki oldukça yaygındır. Platon ve diğer idealizm temsilcisi düşünürler ise ideal devlet düzeninde yöneticilerin devlet gelirlerini kullanmalarının yasak olması gerektiğini belirtmiştir. Niyamalara bakıldığında da siyasetle ortak noktalar keşfedilmektedir. Niyamaların ilki Saucha yani saflık-temizlik ilkesi siyasette de olması gereken bir ilkedir. Beden temizliğinin yanı sıra zihin temizliğine de önem veren Saucha farkındalığı arttırmayı amaçlamaktadır. Saucha ilkesinin siyasete uyarlanması durumunda politikacılar kendi çıkarlarından arınıp insanlık için çalışmanın farkına varabileceklerdir.

    Svadhyaya yani kendini eğitme ilkesi siyasetçiler için olması gereken en önemli özelliklerdendir. Kendi eylemlerini, doğasını gözlemleyebilen siyasetçinin hata payı düşecek ve insanlara faydası artacaktır. Kendini gözlemlemek ve kendiyle çalışmak, aynı zamanda siyasetçiyi egosuna yenilmekten de kurtaracaktır. Bugün, güç zehirlenmesi olarak da bilinen Hubris Sendromu birçok siyasetçide görülmektedir. Bunun temeli ise siyasetçilerin kendilerinin farkına varamamasıdır.

    İshvara Pranidhana (Adanmak) ise yogada kişinin kendinden daha büyük gücü, evreni kavraması, özveri ve bağlılık ile çalışmaya devam etmesi olarak yorumlanmaktadır. Politikacıların da devletin kendinden büyük ve kalıcı olduğunu fark etmesi, karar ve duruşlarına yansıyacaktır. Bütün bu ortak yönlerin yanı sıra yoga ve siyasette gözlemlediğim benzerlik Savaşçı Duruşlarındadır. Savaşçının çakrası solar plexus, rengi sarıdır. Tarihte birçok devletin bayrak ve simgelerinde güneş figürüne rastlanmaktadır. İslam öncesi Türk topluluklarında ise sarı renginin merkezi temsil ettiği bilinmektedir. Bunun yanı sıra, her iki disiplinde de klasik savaş teriminden farklı olarak huzuru sağlayıp şiddeti önlemek adına savaş verilmektedir. Sonuç olarak yoga, birçok alanda olduğu gibi siyaset biliminin teorisiyle uyum gösteren ve pratik siyasete ışık tutabilecek güçlü bir disiplindir.
    Dilara Ünal


    İlk Türk Devletlerinde Renklerin Dili: https://www.tarihbilimi.gen.tr/makale/ilk-turk-devletlerinde-renklerin-dili/